Özet
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’den göç ve Almanya’nın ekonomik göstergeleri arasındaki
ilişkiyi, nicel metot yöntemleri kullanarak değerlendirmektir. Türkiye’nin belirsiz
Avrupa ile bütünleşme beklentilerine rağmen Avrupa Birliğinin köklü üyelerine olan
Türk göçü devam edecektir. Çok sayıda Türk azınlığın yaşadığı ve hayat standartlarının
yüksek olduğu Almanya, Hollanda ve Fransa’ya büyük bir göç dalgası gerçekleşebilir.
Çalışmanın istatistiksel bölümünün sonuçları, toplam göç ile gayri safi yurtiçi hasıladaki
büyüme arasında pozitif, toplam göç ile işsizlik arasındaki negatif ve tahmin edilen
bağımlılık yönüyle uygunluk içerisinde olan toplam göç ile aylık gelir arasında pozitif
ilişki olduğunu göstermektedir. Türkiye’den göçle işsizlik arasındaki ilişki, toplam göç-
le olan ilişkiden daha düşüktür. Ancak, Almanya’daki yabancı mevcudiyeti ile Türkiye’den
göç arasında bir ilişki bulunmaktadır. Bu durum, var olan göçmen topluluğunun
olduğu yerin, yeni göçmenleri, köken bağlarına dayanarak cezbetmesi ve maliyetriskler
sebebiyle göçün düşük seviye de olduğuna dayanan kuramsal Ağ teorisi görüşü
ile uygunluk göstermektedir. Göç ve işsizlik arasında gözlenen ilişki, Almanya’ya gö-
çün işgücü piyasasında talepte meydana gelen değişime karşılık geldiği gerçeğini göstermektedir.
İşsizlik ve göç olgularının meydana geliş zamanlarında bir aralık olsa bile
göç, Alman emek pazarında var olan dengesizliklerin azaltılmasında nispeten etkili bir
mekanizma gibi görünmektedir.
Anahtar kelimeler: Göç; ekonomik göstergeler; göç alan ülke; Almanya; Türkiye.
Giriş
Türkiye, Avrupa ve Yakın Doğu arasında farklı bir gelenekten gelen bir ülkedir
ve günümüzde Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesiyle ilgili olarak ümit verici
haberler bulunmamaktadır. Bu ise, Türkiye'nin Avrupa’dan farklı olup olmadı-
ğı, belki herhangi bir biçimde Avrupa’ya uygun olmadığı sorularını gündeme
getirir. Fakat bu eleştirel ifadeye karşı,bütün Avrupa birliği üye ülke
lerinin Trükiye ile müzakerelerin başlamasını desteklediğini belirtmek gerekir.
Avrupalı müzakereciler bütün Avrupa Birliği ülkeleri adına bunu yapıyorlar.
Bu yüzden mesele Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılıp katılmaması değil ne
zaman katılacağıdır. Uluslararası göç, küreselleşmiş bir topluma ilişkin olgular-
dan biridir ve bunun, bireysel ekonomik özneler ile genel ekonomik ve ekonomik
olmayan sebep ve sonuçlar üzerinde önemli etkileri vardır.
Bu çalışma, uygun nicel metotları kullanarak, Türkiye’den göç ve Almanya’nın
temel ekonomik göstergeleri arasındaki ilişkinin değerlendirmesini
amaçlamaktadır. Çalışma, uluslararası göçle ilişkili olguları bir araya getirerek
makro ve mikro ekonomik gelişmeler arasındaki ilişkilerin açıklanmasını sağlar.
Regresyon fonksiyon parametrelerini belirlemek için, istatistiksel anlamlılık
testini içeren regresyon ve korelasyon analiz yöntemleri kullanılmıştır. Çalış-
mamda, özellikle önemli ekonomik, sosyal ve bireysel sonuçlarıyla ciddi bir
problem olmasına karşın yasadışı emek hareketliliği, ve bir ülkeden başka bir
ülkeye olan işçi kaçakçılığına değinmeksizin özellikle yasal göçe odaklandım.
Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşme beklentileri
Türkiye yıllardır, Avrupa Birliği ile bütünleşmeye istekli olduğunu ifade etmektedir.
Ülke, Avrupa Konseyi'ne çok erken (1949) üye olduktan sonra: 1961
yılında OECD’nin (Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilatı) ve 1973 yılında
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının kurucu üyelerinden birisi olmuştur.
Türkiye Avrupa Birliği’ne 1987 yılında katılım için başvurmuştur ve 1963’den
buyana Avrupa Birliğinin selefi olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun yedek
üyesidir (EURACTIV, 2012a). 1995’de, Avrupa Birliği ve Türkiye Gümrük
Birliği anlaşmasını imzalamıştır. Türkiye 1999 yılında resmen tam üyelik için
aday gösterilmiş ve nihayetinde 2005 yılında katılım müzakerelerine
başlanmıştır. Avrupa Komisyonu başkanı José Manuel Barroso, 2006 yılında
bir görüşmede, Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılımına ve geçiş döneminin
uzunluğuna değinerek, “Bu uzun dönemli bir meseledir" ve "biz Türkiye’nin
15-20 yıldan önce üye olmasını beklemiyoruz” demiştir. (European Commission,
2006).
Türk hükümeti 2007 yılında, içerisinde bazı bölümler AB tarafından engellense
bile 2013'e kadar AB yasalarının çoğunu hayata geçirmek için bir takvim
açıkladı.(Kubosova, 2007), fakat Avrupalı yetkililer üyelik için tam tarih koymayı
reddettiler. Reform adımlarının oldukça yavaş olması sebebiyle Türkiye
hakkında çok fazla endişe duyulmaktadır. Müzakere adımları, yasal ve demokratik
reformların gelişimine, özellikle de onların uygulamasına dayanan bir
süreçtir. Fakat Türkiye tarafından da AB’ye giriş adımlarının yavaş olduğuna
yönelik şikâyetler vardı. Türkiye, Avrupa Birliği'ne giriş adımlarının yavaş olmasının
ve üyeliğin engellenmesinin, halkın isteğini azalttığını belirtmekte, AB
ise, sürecin Ankara’nın reformları hızlandırmasına bağlı olduğuna yönelik
ısrarını sürdürmekteydi (NTVMSNBC, 2008). 2006 yılında bilim ve araştırma
başlığı açıldı ve tamamlandı.
2012 yılında Başbakan Erdoğan, Avrupa'da yaşayan 5 milyon Türk’ün
varlığından söz ederek, Türkiye'nin Avrupa Birliğine hala katılmak istediğini
belirtti: “Bizler Avrupa Birliği’nin doğal üyeleriyiz. Sadece, 50 yıl önce
işgücü talep edilen Almanya’da 3 milyon Türk yaşıyor. 50 yıl geçmesine
rağmen Avrupa Birliği kapısında beklemekteyiz. Başka hiçbir ülke böyle bir
deneyim yaşamadı” dedi (CNN, 2012). Sonraki yıl AB’ye giriş sürecinin uzunluğuyla
ilgili olarak hayal kırıklığını şöyle ifade etti: “Bunu dile getirmek zorundayım
elbette. Biz 50 yıldır AB'nin kapısındayız ve hala üye değiliz. Hala
Avrupa Birliği ile adaylığı müzakere ediyoruz. Bu konumda iken AB’ye girmiş
olmamızı dilerdim” dedi (EURACTIV, 2012a).
2013 yılında, toplamda 15 başlıktan yalnızca biri kapatılmasına rağmen
müzakereler devam etti. Aynı yıl içerisinde, İstanbul'un Avrupa yakasında yer
alan Taksim meydanındaki kitlesel gösterilere ilişkin Hükümetin baskısının
ardından Almanya, Türkiye ile yeni AB katılım görüşmelerinin başlamasına
engel koydu. Alman resmi yetkililer bu durumun (dondurma) teknik bir mesele
olduğunu söylediler fakat Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı olan Almanya
başbakanı Merkel, Türkiye’deki, çoğunluğu barışçı göstericilere karşı ezici polis
gücü kullanımını eleştirdi (Dombey, Fontanella-Khan, & Peel, 2013). 2014
Haziran’ında gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonrasına kadar
Fransa da Türkiye’nin katılımı ile ilgili dört başlığın yeniden açılması yönünde
vetosunu kaldırmaya istekli değildi (Gültasli, 2011). Türkiye’nin katılım sü-
recinin (Avrupa Birliğinin bütün ekonomik ve politik kriterlerine uyana dek)
şu andan itibaren en az 10 ila 20 yıl arasında süreceği açıktır.
2013 yılının sonunda, AB İçişlerinden Sorumlu Komiseri Cecilia Malmström,
AB-Türkiye yeniden kabul anlaşmasını imzaladı ve Türkiye ile vizesiz
giriş düzenlemesini içeren bir süreç olan vize serbestliği görüşmelerini başlattı.
Yeniden kabul anlaşmasının amacı karşılıklılık temelinde her bir tarafa yasadışı
yolla giren ya da yasadışı kalan kişilerin hızlı ve düzenli bir yeniden kabul
prosedürünü oluşturmaktır (European Commission, 2013). Komiser Malmström'e
göre, Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki bu anlaşma anlamlı bir
adımdır ve bu karşılıklı adım Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri
geliştirecek ve vatandaşları için fayda sağlayacaktır.
Avrupa’daki Türk nüfusu
2004 ve 2007 yıllarında AB'nin genişlemeye başlamasından sonra, Orta ve
Doğu Avrupa ülkelerinden göç edenlerin sayısındaki artışa ilişkin endişe çok
büyüktü ancak bu büsbütün gerçekleşmedi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olası
katılımı üzerine tartışmalarla ilgili de benzer düşünceler gelecekte ortaya
çıkacak gibi görünmektedir. Avrupa Birliği ile ilgili müzakere sürecinin
tamamlamasının en az 10-20 yıl alacak olmasına rağmen, bu genişleme ve
Avrupa işgücü piyasalarına muhtemel etkileri Avrupa Birliği'nde çok tartışmalı
bir konu olmaktadır. Tablo 1 Avrupa Birliği ülkelerindeki Türk nüfusunun
dağılımına ilişkin tahmini sayıları göstermektedir.AVRUPA’YA TÜRK GÖÇÜ
www.gocdergisi.com
50
Tablo 1. Avrupa ülkelerindeki tahmini Türk nüfusu
Ülke Tahmini Türk nüfusu Ülke Tahmini Türk nüfusu
Avusturya 350,000–500,000 İrlanda 3,000
Belçika 200,000–250,000 İtalya 21,000
Bulgaristan 800,000–1,200,000 Hollanda 400,000–600,000
Çek Cumhuriyeti 1,700 Polonya 2,500
Danimarka 70,000–80,000 Romanya 30,000–80,000
Finlanda 10,000 İspanya 4,000
Fransa 500,000 İsveç 100,000–150,000
Germany 3,500,000–4,000,000 İsviçre 100,000–120,000
Yunanistan 80,000–130,000 İngiltere 250,000
Kaynak: Yazar tarafından derlenmiştir.
Avrupa Birliği içinde, en kalabalık Türk nüfusu Almanya'da yaşamaktadır
ve sayılarının 3.5 - 4 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Tahmini
Türk nüfusu sırasıyla Fransa için 500 bin dolayında, Bulgaristan için 800 bin ila
1 milyon 200 binarasında tahmin edilir. Avusturya ve Hollanda’da ki sayı daha
düşük gibi görünmekle birlikte bu ülkelerde yaşayan Türklerin toplam nüfusa
oranı Almanya’dan bile daha yüksektir. Türkiye’nin Avrupa Birliği'ne
katılımının Türkiye’den Avrupa Birliği ülkelerine göç üzerindeki olası etkileri
Glazar ve Strielkowski (2010) tarafından hesaplanarak tartışılmıştır. Çalışmalarının
sonuçları, kişi başına düşen gelir nispeten düşük olduğunda, hem ağ
(network) etkisinin hem de hedef ülkenin iş gücü piyasası koşullarının, göçün
en güçlü göstergelerini oluşturduğunu gösterir.
Göçün, göç alan ülke ekonomisi üzerine etkileri
Türkiye’den gelen göçmen sayısının artacağına yönelik endişeler mantıklı mı-
dır? Göçün, göç alan ülkenin ekonomisi üzerine etkilerini, işgücü piyasasında
arz-talep dengesi analizi yaparak açıklayabiliriz. Yurtdışından yeni işgücü akışı-
nın artması işgücü arzını artırır, böylelikle işgücü ücretleri de düşer. Yurtdışından
serbest işgücü hareketlerine yönelik eleştiriler, göçmenlerin çoğu durumda
yerli işçilerden daha düşük ücret almaya razı olduklarını ve bu durumun yerli
halk arasında işsizliği artırdığını işaret etmektedir. Fakat bu sonuca ulaşma,
durumu çok basitleştirmektedir çünkü göz önünde bulundurulması gereken
faktörlerden bir tanesi olan göç alan ülkenin işgücü piyasasında göçmen işgü-
cünün tamamlayıcı nitelikte olması ya da yerli işçilerin yerine geçmesidir. Avrupa
ülkeleri arasında gerçekleşen uluslararası göçle ilgili ampirik bulgular bu
durumun, göçmen işçilerin yerine geçmeden çok tamamlayıcı nitelikte olduğunu
göstermektedir (bakınız: Baldwin & Wyplosz 2004).
Yaygın bir genelleştirmeden kaçınmak için Türkiye ve Almanya arasındaki
özel duruma bakabiliriz. Altmışların başında ucuz kol gücü olarak Türk misafir Palat
© Göç Dergisi
51
işçiler (“gastarbeiter”), gelişen Alman ekonomisindeki işgücü açığını doldurmak
üzere geldiler. Dolayısıyla, bu göçmenler nitelikli Alman işçilere
tamamlayıcı oldular, ya da tam tersine niteliksiz Alman işçilerin yerine geçtiler.
Bu durum, kol gücüyle çalışan işçilerin ücretlerinin düşeceğini ifade eden
Hoekman ve Togan (2005), örneğinde olduğu gibi, kol gücüyle çalışan hem
Alman hem de Türk işçilerin ücretlerini olumsuz yönde etkilemesiyle ve Almanya’daki
nitelikli işçi ücretlerinin artmasıyla sonuçlanır.
Dil engeline takılan ve düşük ücretli olan daha az nitelikli işçiler arasındaki
zorlu yarıştan dolayı göçmenler sıklıkla işsizlik problemiyle karşı karşıya
kaldılar. Eğer ortalama bir göçmen, sosyal sisteme ödediğinden daha fazlasını
alırsa, sosyal yardımların sık kullanımıyla ilgili olarak, sonunda ülke için bir
kayba yol açabilecek bir risk söz konusu olabilir. Buna rağmen, geçmişte ve
son zamanlarda Almanya’da yapılan araştırmalar bu tezi çürütmektedir.
“Araştırma, göçmenlerin ülkeye genellikle çalışma hayatlarının başında iken
geldiklerinden ve ulusal borcun ödenmesine katkı sağladıklarından dolayı,
devlet hazinesine, ortalama bir göçmenin olumlu etkisi olduğunu doğrular.”
(Arikan, 2006). Son yapılan çalışmalarda, Alman işgücü piyasasının Türk
göçmenlere açılmasının önem derecesinin çok düşük olduğu saptandı. (bakınız
Glazar & Strielkowski 2010).
İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan’ın Avrupa Birliği'ne girişinden sonra
bu ülkelere yönelen, ciddi bir köken ülkeye geri dönüş göçü yaşandı. Aynı
durum Türkiye için de gerçekleşebilir, çünkü Almanya ve Fransa’da Türkler
arasında yapılan kamuoyu araştırmalarına gore, Türklerin %30’undan fazlası
ülkelerine geri dönmeyi düşünüyor (Baldwin & Wyplosz, 2004). Bununla
birlikte halihazırda 2000’lerin ortasından itibaren Almanya’dan ayrılan Türk
sayısı Türkiye’den Almanya’ya gidenlerin sayısını geçmiş durumda (Sirkeci &
Zeyneloğlu, 2014, Akkoyunlu, 2012) Belirli üye ülkelerin işgücü piyasalarının
açılması, 2004 yılında AB'nin büyük genişlemesi sırasında köklü üye devletlerin
çoğu tarafından yeni üye devletlere yapıldığı gibi, Türkiye örneğinde de ülkenin
AB'ye katılımından sonra muhtemelen önemli ölçüde gecikecektir. 2004
yılında İngiltere, İrlanda ve İsveç işgücü piyasalarını yeni üye ülkelerden iş arayan
kişilere açan ilk ülkelerdir. 2004 ve 2007 arasındaki genişleme sürecinde
Almanya, Avusturya ve Fransa yeni işçi akışını sınırlandırma seçeneğini
kullandılar. İngiltere ve İrlanda’da yeni işçilerin her iki ulusal ekonominin de
büyümesine ve rekabet edilebilirğine yardımcı olmalarına rağmen, Bulgaristan
ve Romanya, İngiliz ve İrlanda hükümetleri tarafından geçiş sürecine dahil
olmayı henüz deneyimlediler. Bununla birlikte, medya ve politikacıların
nispeten göçmen sayılarının beklenilenin dışına çıkmasını sıklıkla tartışmalarının
ardından halk arasında yayılan kontrolsüz göç medyada daha fazla
paniğe yol açtı. Bu ise, reel ekonomik sonuçların değerlendirilmesinden ziyade
oy almaya dayalı popülist göçmen karşıtı politikaların politik sermayesinden
faydalanmaydı.
Doğu Avrupa’dan ucuz işçi akışı endişesinin çok abartıldığının anlaşıldığı,
2008 yılında Fransa’da geçiş dönemi sona ermiştir. Almanya, Avusturya ile AVRUPA’YA TÜRK GÖÇÜ
www.gocdergisi.com
52
birlikte geçiş dönemini en üst düzeyde genişletmeye karar vermiştir (2011’e
kadar). İşgücü pazarlarının açılması adımında bu üç ülkenin farklı yaklaşımları,
işgücü kanunları ve istihdam politikalarındaki faklılıklarına bağlıdır. Yetersiz
nitelikteki çalışanların işten çıkarılmasının maliyeti ne kadar yüksekse
(sendikalarla anlaşmalar ve yasalar tarafından belirlenmiş), işverenlerin yeni
çalışanları işe alma ihtimali o kadar az olacaktır (Arikan, 2006). Fransa ve Almanya’nın
tersine, özellikle Margaret Thatcher’ın işgücü piyasaları reformları
sebebi ile, bu konudaki İngiliz kanunları çok esnektir.
İşgücü piyasasındaki esneklik, asgari ücret ve işsizlik tazminatından da
etkilenmektedir. Almanya asgari ücret kanunlarla belirlenmez, bu yüzden
miktarın sadece Fransa ve İngiltere ile karşılaştırılabilmesi mümkündür.
Fransa Avrupa Birliği ülkeleri arasında en yüksek asgari ücrete sahip olan
ülkelerden birisidir. İngiltere’de bu oran yaklaşık yüzde on daha azdır. Avrupa
Birliği eski üye devletleri arasında ki en düşük asgari ücret oranı da budur.
Diğer yandan, Fransa’da işsizlik tazminatı Almanya ve İngiltere’den daha
fazladır (Baldwin ve Wyploszö 2004). Bu birkaç örnek, Birleşik Krallık'taki
daha esnek işgücü piyasasının, yurtdışından yeni işçi akışına daha yatkın ve
açık olduğunu göstermektedir.
Türkiye’den almanya’ya göç sonucunda ortaya çıkan ilişkiler
Bu çalışmanın amacı, uygun nicel yöntemler kullanarak, Türkiye’den göç ile
Almanya’nın temel ekonomik göstergeleri arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir.
Ekonomide kullanılan İstatistiksel teknikler, Mason ve Lind (2000) ve Hindls
ve dig. (2007) tarafından tanımlanmıştır. Göç ile gayrisafi yurt içi hasılada
büyüme, işsizlik oranı, toplam gelir, toplam yabancı nüfus gibi diğer ekonomik
göstergeler arasındaki muhtemel ilişkinin varlığını inceledim. Veri kaynağı
EUROSTAT (2013)'tır. 2001-2011 yılları arasındaki dönem referans alınmıştır.
İlişki katsayılarının istatistiksel anlamlılığını içeren tüm analiz edilen göstergeler
için hesaplanmış korelasyon matrisleri Tablo 2’de gösterilmektedir.
Almanya’daki korelasyon matrisi, göç göstergeleri (toplam göç, Türkiye’den
göç) ile gayrisafi yurt içi hasıla, işsizlik oranı, toplam gelir, yabancı nüfusun
büyüklüğü göstergelerinden oluşmaktadır. Sonuçlar, toplam göç ve gayrisafi
yurt içi hasıla arasında pozitif; toplam göç ve işsizlik arasında negatif; göç ve
toplam gelir arasında ise pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Korelasyonlar,
öngürülen bağımlılık yönüyle uyum göstermektedir. Türkiye’den göçe
gelince, bu durum toplam göçe nazaran, işsizlikle daha az ilişkilidir. Göçle
ilişkili olan son gösterge, ülkedeki toplam yabancı sayısıdır. Bu göstergenin işin
içine sokulma nedeni, göç alan ülkede var olan yabancı topluluğun, köken
ülkedeki bağlarından dolayı öteki göçmenleri çektiğine yönelik göç teorilerinden
kaynaklı düşünceye dayanmaktadır, örneğin bakınız Brettell ve Hollifield
(2000). Ülkede yaşayan yüksek sayıdaki yabancı nüfus, yeni göçmenlerin çeşitli
engellerin üstesinden gelmesini kolaylaştıran bir etki yapar. Bu analiz göç ve Palat
© Göç Dergisi
53
toplam yabancı nüfusu arasındaki pozitif bağıntıyı göstermektedir. Bununla
birlikte, tüm ilişkilerin istatistiksel olarak anlamlılığı kanıtlanmamıştır.
Tablo 2: Göç ve Almanya’daki seçilmiş ekonomik göstergelerin korelasyon
matrisi
TG TRG G İ TK YN
TG X 0.6267+ 0.0233 -0.5958+ 0.3353 0.2526
TRG X 0.0773 -0.0602 0.8767++ 0.3722
G X -0.0733 0.2209 0.0232
İ X -0.5418 0.1730
TK X -0.6646++
YN X
Kaynak: Yazarın kendi hesaplamaları
Not 1: TG – toplam göç, TRG – Türkiye’den göç, G – gayrisafi yurt içi hasıla, İ – işsizlik,
TK – toplam kazanç, YN – yabancı nüfus toplamı
Not 2: Korelasyon indeksi: Iyt Anlamlılık derecesi: + α = 0.05; ++ α = 0.01
Sonuç
Bu çalışmadaki temel göç belirleyicilerinin tanımlanması ve kapsamlı göç
biçimlerinin daha derinlemesine kavranması makro ve mikro ekonomik faydaların
ve uluslararası göç maliyetlerinin belirlenmesine ya da daha iyi bir göç
politikaları analizine bir çıkış noktası olarak kullanılabilir. Türkiye’nin Avrupa
Birliği’ne katılma beklentilerinin ne olacağı belirsizliğini korusa da Türkiye'den
Avrupa Birliğinin köklü üyelerine olan Türk göçü devam edecektir. Avrupa
Birliği’ne olası bir katılımı müteakiben çok sayıda Türk azınlığın yaşadığı ve
hayat standartlarının yüksek olduğu Almanya, Hollanda ve Fransa’ya büyük bir
göç dalgası gerçekleşebilir.
Çalışmanın istatistiksel bölümünün sonuçları beklenen bağımlılık yönüyle
uygunluk gösteren, toplam göç ve gayri safi milli hasıla arasında pozitif bir
ilişki; toplam göç ve işsizlik arasında negatif bir ilişki; toplam göç ve toplam
gelir arasında da pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Türkiye’den göçe
gelince, bu durum toplam göçe nazaran, işsizlikle daha az ilişkilidir. Fakat Tü-
rkiye’den göç ile Almanya’da ki toplam yabancı nüfusu arasında ilişki vardır.
Bu durum, kaynak ülkedeki bağları sayesinde göçün sebep olduğu maliyet ve
risklerin daha düşük olmasından dolayı, var olan göçmen topluluğunun yeni
göçmenler çekmeye devam ettiğini belirten ağ teorisi ile uyumludur. Göç ve
işsizlik arasında gözlenen ilişki, Almanya’ya göçün işgücü piyasasında talepte
meydana gelen değişime karşılık geldiği gerçeğini göstermektedir. İşsizlik ve
göç olgularının meydana geliş zamanlarında bir aralık (gecikme) olsa bile göç,
Alman emek pazarında var olan dengesizliklerin azaltılmasında nispeten etkili
bir mekanizma gibi görünmektedir. AVRUPA’YA TÜRK GÖÇÜ
www.gocdergisi.com
54
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder